12 Ekim 2010

Küfür Hakkında Bilinmeyenler


Antistres ve kimyasal barındırmayan bir ilaç olarak küfrün anlamsızlığı ve üzerinde düşünülmeyen anlamları.



"zınaçtığmınmınakduğmunbnesinintünebiskcamyarrmıgörceknisininmini". Bu cümleyi bütün benliğinizle, gerçekten hissederek, bir çırpıda, durumun gerektirdiği yüz ifadesi eşliğinde söyleyebildiğiniz an en büyük sizsiniz. Karşısındakine bu küfrü (%10 eksiği/fazlasıyla) edebilen biri zaten ya çok haklı ya da çok güçlüdür. Aksi halde ertesi gün Sabah gazetesinin üçüncü sayfasındaki kanlı bir haberin başrolünde, içindeki ünlü olma arzusunu gerçekleştirmiş –ama ölü olarak–küfür cinayetleri arasında yerini alır: "Küfür ettiği arkadaşı tarafından yedi yerinden bıçaklandı. Yedinci bıçak darbesi de cinsel uzvundaydı."
Küfrün stres atıcı olduğu ve kimyevi yan etkisi olmadığı kesin. Yine de ismi bizim toplumda "tehlikeli bireysel tasarruflar" arasında anılmalı. Küfür ederken her ne kadar ettiğimiz lafın anlamını düşünmüyorsak da her küfrün aslında bir anlamı var. Ahlaki değerleri rencide etmek istemediğim için açık açık yazamasam da, içimizden ya da dışımızdan sık sık ettiğimiz küfürlerin anlamlarını bir an birlikte düşünelim....
Mesela, “mınkdğmnbnsi” gayet revaçta bir küfür. Ne demek peki? Karşımızda eşcinsellikle suçlayarak aşağıladığımız biri var. Kendisi aslında erkek.

Hakikaten "kırık" olsa bile küfürde geçen kadınsı organa sahip olması mümkün değil. Öyle olsaydı, "mınkdğm transseksüeli" olabilirdi. Varsayalım bu şahıs öyle bir organa sahip, bu kez de başka bir problem ortaya çıkıyor: Eğer ki küfrü eden ona sözünü ettiği eylemi gerçekleştirmek istiyorsa, bu durumda kendisi de bir eşcinsel olmalı. O zaman bu küfür neye yarıyor? Varsayımsal bir eşcinsele karşı küfrün sahibi bizzat eşcinsel eğilime sahip olduğunu ifşa etmiş oluyor. Özne seksist, mütecaviz ve kendi cinsel tercihini aşağılayan bir tavır sergiliyor.
Küfür edebiyatı  tarihinden bir başka örnek: “seninatanıceddiniyedisülaleniskym". Bu durumda, küfür eden kendini daha da büyük töhmet altına sokuyor. işin içinde yine erkekler, dedeler, babaanneneler, bir sürü yaşlı başlı insan, en kötüsü de ölüler olmasından başka, ataların tüm toplum için ortak olmasından ötürü ensest, nekrofili ve yine eşcinsellik ifşaatıyla karşı  karşıyayız.
Bütün küfürler böyle mi? Değil tabi. Anlam tutarlığı içinde, hafif ironik ve düşgücünün sınırlarını zorlayan küfürlere de rastlıyoruz. Örnek mi? Çözün bakalım... "nininminabetondökeyim" ya da "ninininyoğurtlumcığnbalkondaskym". Bu sonuncusu da yapması  pek keyifli birşey olmasa da en azından şov bakımından zengin bir gösteri olsa gerek.
Anlam derinliği olmasa da anlam niceliği bakımından en önemli küfür ise, kuşkusuz "sktr". "sktr git başımdan", “ha sktr doğru mu ya?", "sktr et önemli değil", "sktrboktan", "sktr çok muazzam!", "sktr saçmalama", "sktr bugün çok güzelsin" gibi işimize her gelen yere adapte edebildiğimiz bu sihirli sözcük, muhtemelen tüm dünya dilleri arasında, anlam zenginliği bakımından en üst sıralara oynar.
Küfrün dilimize bu kadar çok yerleşmesi, hanımların da erkeklerin küfürlerine ortak olması ve küfrün çok ayıp olmaktan kurtulması yeni sayılır. Kimi zümrelerin argosunun uzantısı olarak son otuz yıldır gün ışığına çıkmış durumda. Bu ortaya çıkışta en önemli etkenler de, mizah dergileri ve televizyondan naklen futbol maçı yayınları olsa gerek.

Bugün yediden yetmişe herkesin utanmadan kullandığı "ibne" sözcüğü, önceleri hiç kullanılmazken bugün her ortamda karşımıza çıkıyor. Şorolo, hötöröf, yumuşak, tekerlek gibi gülünç ve “eşcinsel” gibi bilimsel bir sözcük olmadığından, artık ayıp bir laf bile sayılmıyor. Yakında küfür kullanışındaki ustalığını kanıtlamış siyasetçilerden de duyacağımıza eminim.
Küfür ve argonun yalnızca külhanbeyi takımının jargonu olduğu yıllarda şimdiki gibi cinselliğin ön planda olmadığını görüyoruz. 60’lı yıllara kadar "Uç babatorik, avel mi kafesliyorsun?" ya da "Kasımpaşa çürüklüğünden zamkinos edip de, Karagümrük'deki meyhaneye rampa ettiğimiz günlerin dalgasını şipşaklıyor musun?" gibi buraya yazarken kimi sesli harfleri silmek  zorunda kalmadığımız bir argonun hakimiyeti varmış.

Ama yine de her zaman bir küfür edebiyatı varolmuş. Divanü Lügat-it-Türk'de Kaşgarlı Mahmut, şimdilerde genellikle küfür malzemesi olan atalarımızın küfürleri hakkında ipuçları veriyor. "Ohşagu" aslında oyuncak demekse de karı yerine de kullanılırmış. Divan edebiyatında da benzeri örnekler var. Sururi'nin aktardığına göre, "abu" zampara, "çakış çakmak" da rakı içmek yerine kullanılmış. Yani atalarımız edepli bir argoyla yetinirmiş...
Sonuçta eskiden benzetme ya da küçültme tabirleri uydurularak üretilen küfürlerin yerini bugün ne demek olduğunu düşünmeden salladığımız cinsel içerikli tehditlerdi. İçerik ve konular değişti ama işlev değişmedi. Küfür hâlâ en etkili trankilizan. Kimyevi bir yapıpsı olmadığından da yan etkisi yok. Yeter ki, küfür ettiğiniz kimse, sizin düşünmeden sarfettiğiniz sözün anlamını düşünüp, "Sen benim anama nasıl laf edersin lanğ!" diye üzerinize yürümeyecek biri olsun.
Topunuzun ..............

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder